Dede Korkut Masalları

Deli Dumrul

Bir zamanlar Oğuz boylarının yaşadığı topraklarda Deli Dumrul adında cesur ve gururlu bir yiğit yaşarmış. Dumrul, güçlü kuvvetli ve savaşçı bir yapıya sahipmiş. Ancak onun asıl ünü, gözü kara oluşundan ve meydan okumayı sevmesinden gelirmiş. Öyle ki, Dumrul ne zaman bir zorlukla karşılaşsa, “Benim yapamayacağım iş yoktur!” diyerek kolları sıvarmış.

Deli Dumrul’un adı, bir gün yaptığı ilginç bir köprüyle daha da duyulmuş. Dumrul, bir derenin üzerine köprü yaptırmış. Ancak bu köprüden geçmek isteyenlerden para istemezmiş, geçmeyenlerden ise zorla para alırmış. Bu tuhaf davranışıyla halk arasında “Deli Dumrul” lakabını almış.

Dumrul’un Övünmesi

Bir gün Dumrul, gökyüzüne bakarak Tanrı’ya meydan okur gibi konuşmuş:
“Benim gücüm her şeye yeter! Ölüm dediğin nedir ki? Ben, ölümle bile baş ederim!”
Bu sözler, Dumrul’un gururunun sınırlarını aştığını gösteriyormuş. Ancak Tanrı, bu sözlere kayıtsız kalmamış.

O sırada bir gün köprünün yakınlarında bir adam hastalanarak ölür. Bu olay Dumrul’u öfkelendirir. “Ölüm, benim bölgemde benden izinsiz can alamaz!” diyerek ölüm meleğine meydan okumaya karar verir. Dumrul, göğe seslenir:
“Ey ölüm meleği! Karşıma çık! Eğer yüreğin varsa benimle savaş!”

Azrail ile Karşılaşma

Dumrul’un meydan okuması Tanrı’ya ulaşır. Bunun üzerine Tanrı, Azrail’e Dumrul’un canını alması için emir verir. Azrail, insan suretine bürünerek Dumrul’un karşısına çıkar. Dumrul, karşısındaki yabancıyı tanımaz ve kendinden emin bir şekilde sorar:
“Sen kimsin? Ne cüretle benim köprümden geçersin?”

Azrail, soğukkanlı bir şekilde yanıt verir:
“Ben, meydan okuduğun ölüm meleğiyim.”

Dumrul, Azrail’in kim olduğunu anlayınca kılıcını çeker ve onunla savaşmaya kalkar. Ancak Azrail bir anda gözden kaybolur ve Dumrul’u derin bir korku sarar. Daha önce hiç yenilgi tatmamış olan Dumrul, ilk kez çaresizliğin ne demek olduğunu anlar.

Dumrul’un Af Dileyişi

Azrail’in gücünü fark eden Dumrul, pişmanlıkla yere diz çöker ve Tanrı’ya yalvarır:
“Ey Yüce Tanrı! Ben hata ettim. Gururum yüzünden haddimi aştım. Beni bağışla!”

Tanrı, Dumrul’un pişmanlığını görür ve ona bir şans tanır. Ancak bir şart koyar: Dumrul’un canını bağışlaması için başka birinin onun yerine canını vermesi gerekmektedir. Dumrul bu haberi alır almaz ailesine koşar. Önce babasına gider ve durumu anlatır. Ancak babası bu teklifi kabul etmez. Ardından annesine gider, fakat annesi de canını vermek istemez.

Sevgi ve Fedakarlık

Sonunda Dumrul, eşine durumu açıklar. Eşi, Dumrul’u çok seviyordur ve gözünü kırpmadan, “Senin yerine ben canımı veririm,” der. Bu sözler Dumrul’un kalbini derinden etkiler. Eşinin sevgisi ve fedakarlığı karşısında Dumrul’un gözleri dolar. Bunun üzerine Dumrul, tekrar Tanrı’ya dua eder:
“Ey Yüce Tanrı! Eğer bir can alınacaksa, eşimle birlikte benim canımı al. Onun sevgisi olmadan yaşamak istemem.”

Bu samimi dua Tanrı’nın hoşuna gider ve Azrail’e emir verir:
“Dumrul ve eşinin canını bağışla. Onlara uzun bir ömür ver!”

Mutlu Son

Böylece Deli Dumrul ve eşi, birbirlerine daha da sıkı bağlanarak uzun ve mutlu bir yaşam sürerler. Dumrul, gururunun ve hırsının ne büyük bir hata olduğunu anlamış, sevginin ve fedakarlığın değerini öğrenmiştir.

O günden sonra Dumrul, halkına karşı daha adil ve alçakgönüllü bir lider olmuş. Onun hikayesi, Oğuz boylarında nesiller boyu anlatılarak ibretlik bir ders olmuştur.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu